22 Haziran 2014 Pazar

ladesçi - saygılar üstün dökmen

***************************************************************************************
Bence eşini aldatmak, lokantaya sefertasıyla yemek götürmeye benziyor. Hem komik hem illegal etkinlik. Şimdi kimi lokantanın kapısında ne yazıyor: 'Dışarıdan yemek getirmek yasaktır.' Tamam, adamın kuralı böyle. Girersen kurala uyacaksın, uymayacaksan hiç girme. Sefertasıyla gidiyor kimisi lokantaya. Garsonun eleştirici bakışlarından kurtulmak için hafif bir şeyler ısmarlıyor önce. Sonra çaktırmadan masanın altına girip midesinin üstüne çömele çömele sefertasındakileri yemeğe başlıyor gizlice. Ara ara masanın altından çıkıp sandalyesine oturuyor, üstünü başını düzeltip iyi bir izlenim vermeye çalışıyor çevresine. İşte eşini aldatmak aynen böyle.
***************************************************************************************
Eğilip köpeği sevmeye başladı. Köpek sırtüstü yatıp ön ayaklarını kıvırdı. Bu, "Sana güveniyorum, beni istediğin gibi sevebilirsin" iletişiydi. Cemil şaşırdı, çömelip uzun uzun sevdi köpeği. Tam kalkıyordu ki ikinci bir köpek çıktı ortaya. Bu köpeğin derisinde sorun vardı, uyuza benziyordu. Boynunu Cemil'e doğru uzatıp durdu, diğer köpeğin sevildiğini görmüş, o da sevilmeye gelmişti. İnanılmaz bir şeydi bu. İnsanların korktuğu,
uzak durduğu uyuz bir sokak köpeği sevilmek istiyordu. Acı veren derin bir hüzün kapladı Cemil'in içini, bu köpek bu haliyle sevilmek istiyordu, sessiz bir boyun eğişle beni de sev diyordu. Cemil titizdi, elini sık yıkardı, bir an köpeğe elini sürmek istemedi. Sonra her şeye rağmen eğildi, onu da sevdi. Elimi üstüme
sürmeden eve gider iyice yıkarım diye düşündü. Köpeklerden zor ayrıldı, biraz hüzünlü ama daha çok rahatlamış bir şekilde yoluna devam etti. Koca kentte kaybolmuş sokak köpeklerini sevmişti. Bu köpekler yiyecek değil, sevgi, dostluk istiyorlardı. Büyük şehrin hengâmesi içinde insanların kaybettikleri değerleri, farkında olmadan bu sokak köpekleri yaşatıyordu şimdi.
Dostluk,
güven,
sevgi...
***************************************************************************************
Bir yerde okudum, çocuklar aynı masal kitabını elli kez okuturlarmış ana babalarına. Bu davranışlarının sebebi dünyanın tutarlı, güvenilir bir yer olduğunu görme isteği imiş. Bilgilerin akşamdan sabaha değişmediğini görmek için, belki de anne babalarının yalan söylemediğini görmek için, ezberledikleri halde aynı kitabı tekrar tekrar okuturlarmış. O halde biz çocuğa yalan söylediğimiz zaman 'Bu dünya güvenilir bir yer değil' mesajını vermiş oluyoruz. 
Güvenmeyeceksin,
babana güvenmeyeceksin, annene güvenmeyeceksin.
***************************************************************************************
"Dondurma al bana" diye bağırdı. 
"O dondurmalar satılık değil" diye karşılık verdi annesi.
...
"Anne, kural koymalıydı. Örneğin günde bir dondurma. Kurallı, gerçekçi bir dünya oluşturamayan, yalan söyleyip gerçekdışı bir dünya sunar çocuğuna. Çocuklar masallardaki gerçekdışı dünyaları hazmedebilirler. Ama gerçek dünyaya serpiştirilmiş, gerçek olmayan, yalanlı küçük dünyaları hazmetmekte güçlük çekerler. 
...
Çocuklara küçük beyaz yalanlar söylenebilir diyor insanlar. 
Kendilerini aldatıyorlar.
***************************************************************************************
Bir yiyecek, bir balığın hasretle beklediği, hak ettiği bir şeydir. Balıkçı balığın bu hakkını oltayla uzatır balığa, önce kandırır sonra öldürür onu. Kimi ekmek parası için kimi stresatmak, sinirlerini yatıştırmak için avlanır. Kanca balığın boğazını yırtıp çıkarken sen sakinleşirsin.
***************************************************************************************
Osmanlıdan sadrazam Ozdemiroğlu Osman Paşa Tebriz'i kuşatır. Halk, 'Kan dökmezsen ve yağmalamazsan 
şehri sana teslim ederiz' der. Osman Paşa 'Söz veriyorum, kan dökme yok, yağma yok' güvencesi verir. Halk şehrin kapılarını açar. Asker şehre girer. Kan dökme ve yağmalama olmaz, ancak asker aç ve perişandır, yeniçerinin maaşı verilememiştir,çünkü hazine bir haftalık yolda, geridedir, ulaşması bir hafta sürecektir. Hazine ulaşana kadar askeri disiplin altında tutmak zor olacaktır. Özdemiroğlu Osman Paşa bir şey akıl eder. Küçük deri parçalarına mührünü bastırıp maaş yerine askere dağıtır. Bir tür çek gibi. Çığırtkanlar çıkarıp halka 'Ellerinde mührüm olan derileri getirenlere istedikleri yiyecekleri, giyecekleri satın, hazine geldiğinde bu deriler para ile değiştirilecek' dedirtir. Esnaf vezirin sözüne güvenip üzerinde mühür bulunan derileri getirenlere malını satar. Bir süre sonra hazine gelir, çadırlar kurulur, çığırtkanlar şehre dağılıp derilerin parayla değiştirilebileceğini bildirir. Esnaf ellerindekini götürüp parayla değiştirir. Bazı derilerse geri gelmez, çünkü esnaf bu olayı ilginç bulmuş, birkaç tanesini saklamak istemiştir. Arta kalan parayı vezir cebine atabilecekken atmaz, hazineye irat kaydeder. Olay biter. Osmanlıda çok yiyici, rüşvetçi vezir vardı ama bu Osman Paşa gibi, Plevne kahramanı Osman Paşa gibi dürüstler de oldu."
***************************************************************************************
dürüstlük
üstüne yazılmış harika bir romandı. bir solukta okudum hiç uyumadan.bayağı oldu kitap çıkalı lakin ben daha yeni okumaya fırsat bulabildim. içinde geçen hikayeler çok etkiledi beni. bunların bir kaçını yazdım sizde okuyabilin diye. belki hoşunuza gider kitabı alır okursunuz. belli mi olur ?
daha buraya yazamadığım bir sürüanlatı var içinde. 8 kişi etrafında dönen olayları anlatıyor. bir kitap anca bu kadar güzel yazılırdı.
herkesin okuması dileğiyle...

üstün dökmen ' e

şu dünyada merak edip tanışmak isteyeceğim ender insanlardansınız. keşke sizin dersinizi dinleme fırsatım olsaydı. trt'de küçük şeyleri hiç kaçırmadan soluksuz izlerdim. insan sizin yardımınızla kendini geliştrebiliyor. çok sağolun.
daha nice kitaplar yazmanızı umut ediyorum.
bende hepsini okumaya devam edeceğim ömrüm yettiğince...

5 yorum:

  1. Ben de aynı duyguları Doğan Cüceloğlu için hissederim. Derslerine de katılma imkânım olmuştu çalışırken. Ondan sonra okuduğumdan olsa gerek Üstün Dökmen aynı etkiyi yaratmamıştı bende:-)

    Bir de D. Carnegie'nin Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak adlı kitabı var ki sıkıldıkça yeniden yeniden alırım elime.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitap önerin için teşekkürler :)
      en kısa zamanda alıp okuyacağım...

      Sil
  2. Merhabaa iadeyi ziyaret yaptım ben kar tanesi :) Üstün Hoca'dan ders alma fırsatım oldu hayalini gerçekleştirmişim demek ki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hosgeldin ;)
      Evet gerceklestirmissin darisi benim basima ...

      Sil
    2. Hoşbulduummm, ay hadi inşallah :)

      Sil

bunlarada bakın :)

link