30 Mayıs 2013 Perşembe

mutluluk...

küçük şeylerden mutlu olmayan insanlar var. bunlar hayatlarında saf mutluluğu bulamayacaklarına inandığım kişiler. hep daha fazlasını isterler hiç bir şeyden memnun kalmazlar. sen istediğin kadar optimist ol bu kişilerin yanında sen bile pesimist olabilirsin.
bazı şeyleri akışına bırakmak lazım yoksa sinirlenebiliyorsun, yoruluyorsun.
örneğin arabadayız : ay 5 durak var 4 kaldı he 3 aaa... bir yere kadar.
yahu bırak akışına hayatını neden böyle anlamsız şeylere bağlıyorsun elbet varıcaksın oraya.
tak kulaklığını veya al eline kitabını ohh yolculuğun keyfini çıkar.
bende bazen pesimist oluyorum mesala gece telefon geldiğinde hemen kötü şey düşünürüm ama her arayış öyle değildirki canım diyerek yendim bunu. bence herkes kötü huylarını görüp değiştirebilir.
ben herşeyi toz pembe görün demiyorum ama olduğundanda fazla karartmayın bence...


bazı insanlar tanıyorum. hediyeleri parayla ölçen. küçük şeylerden asla mutlu olmayan. oldum olası gıcık olmuşumdur. en pahalı hediyeleri onlar alırlar ama o insana hitap ediyormu hiç bakmazlar.
hediye alırken parasına asla önem vermem önemli olan karşı tarafın beğenmesidir.
bana hediye geldiğindede aynışey geçerli hatta benim sevebileceğim bir şey olsun daha bile fazla sevinirim.çünkü beni düşünmüştür benim için yapmıştır belki bu hediyeler beni daha çok mutlu eder bana özeldir.kendimi özel hissettirir!!!

birde bir insanı anlamak çok önemli bu hayatta.
empati kurmak!!!
ben bunu başarabildiğime inanıyorum.
bir yere gidiyorsunuz hep beraber sen fazla beğenmesende (ki zevkler kişiden kişiye değişir) eğer karşındaki mutluysa sende mutlu gibi yap ne çıkar. bir nevi karşı tarafa saygı duymaktır.
o anda beğenmediğini belli edersen o kişininde huzuru kaçabilir veya sen zevk almıyorsun diye gidelim diyebilir.
yalan söyleme!!! beğenmediysen bile ''ben pek fazla beğenmedim'' de en azından. ''bu ne böyle'' gibi kelimeleri kullanma yeter :)
yada şöyle : zevk almadıysan birlikte gittiğin insanı seviyorsundur kesin (ki onunla birlikte gitmişsin oraya) ona bak onun mutluluğundan zevk al :)
böyle bakarsan olaylara herşey değişir...

bu hayatta önemli olan mutlu olmak :)
herşeyle herkesle , bütün kötülüklerle bile mutlu olmayı başarabilmek :)

annemle babam beni böyle yetiştirdiler neyseki!!!
SONSUZ TEŞEKKÜRLER :):):):):):):):):):):)

bir müzik bir yolculuk...

radyo voyage dinliyorum yine.
her zamanki gibi...
hele kitap okurken ne güzel gelir insana inceden inceden...
birde yolculuklarda birebirdir nasıl rahatlatır...
beni olduğum dünyadan alır başka başka dünyalara götürür. bilmediğim fakat bilmek istediğim diyarlara...
dünyanın herbir köşesini köşe bucak gezmek isteyişim geldi aklıma.
sırtımda tek bir çantayla...
yay burcunun da etkisi olsa gerek özgür ruhluyum ben...
tatil anlayışım bile özgürce...
kelebekler gibi...
o an aklıma neresi geldiyse gidebilmeliyim, görebilmeliyim...
su an bu bir hayal dahi olsa gerçek olur inşallah!!!

(((Bu kitapla siz de bir bilet alacaksınız.25 yaşında, hayatında ilk defa yurt dışına çıkan genç bir kadınla birlikte kendinizi yeni tanıştığınız bir Yunanlının evinde kahvaltı ederken bulacak, Venedik sokaklarında kaybolacak, Katalan bayramlarında dans edeceksiniz.
Sırtınızda boyunuz kadar sırt çantasıyla sokaklarda yürümekten sırtınız tutulacak, yeni tanıştığınız arkadaşlarınızla bilmediğiniz bir dilde avaz avaz şarkılar söyleyeceksiniz. Siz kitabı okurken pencerenizden Fransanın şarap bağları, İtalyanın tadına doyulmaz gün batımları, Alp Dağları eteklerindeki göller akacak. Kısıtlı bir bütçeyle Avrupayı keyifle gezmenin püf noktalarını öğrenecek, kimbilir belki siz de Bir Bilet Alıp gitmeyi seçeceksiniz)))

sanırım 2 sene önce bu kitabı okumuştum. beni bu kitaba çeken şey ise yukarıda yazdığım kitabın arkasındaki bölümdü. daha aldığım gün bitirdim kitabı ve sonra tekrar okudum.
tekrar tekrar tekrar...
o zaman kendi kendime 25 yaşıma geldiğimde yapıcam şunu gidicem demiştim.
nitekim şuan 25 yaşındayım gidemedim.hem maddi imkansızlık hemde çalışıyorum.kim bu devirde 1 ay izin verirki işçisine. zaten bu kitapta işten aldığı tazminat parası ile başlıyor yolculuğu.
darısı benim başıma :)
Yunanistan, Hollanda, Barcelona, İtalya, Fransa nereye istersen oraya git sadece bir biletle...
ne güzel birşey şu interrail...

29 Mayıs 2013 Çarşamba

romantik filmler böyle daha romantik... :)

tam bir film manyağıyım.
nerede bir film görsem eski, yeni, fransız, italyan, türk, amerikan ayırt etmeden izlerim.
artarda 4 film izlemişliğim var. sinema eleştirmenlerine göre bu rakam küçükte olsa bizim için fazla bile.
sadece bu kış pek fazla takip edemedim pek izleyemedim ama yakında telafisi olucaktır bu durumun !!!
duyrulur sevgilime!!!
:):):):):):):):):):):):):):):):):):):):)
( ki kendisi şahsına münhasır film izlemeyi pek sevmez.dizi manyağıdır o. ama benim için sevmeye başlıyor tabii filmleri )
















geçen gün internette gezinirken bu resmi gördüm. ayyyy bayıldım resmen :)
şöyle bir yerde film izlemek kim istemez.
sorarım sizlere!
sinema gibi :)))
böyle bir yer olsa film izleyeceğimiz abarmıyorum hergün olmasada 2-3 günde bir gider izlerim.

artık benim hayallerimin arasında bu resim.
evim olursa bir gün bahçeli bunu yapmak isterim.
düşünsenize bahçenizde dev bir ekran yapmışsınız , böyle yatılası minderler (ki bu çook güzel) ,
yanınızda kocaman mısır tabağı ama ben bunun yerine kiloluk dondurmaları tercih ederim malum ses yapmasın film izlerken ,
çook güzel bir ışıklandırma...
eğer sevgilinle ise mum ışığıda güzel olur...
süper bir şey değilmi yaa :))))
şahsen bana böyle süpriz yapılsa çok beğenirim :)

ne çektik televizyondan :)

hangimiz çocukken saçmalıklar yapmadıkki :)
benim güzel bir anım var hatırladığım. selpak reklamından özendiğim...
bir gün annemden gizlice mutfağa girip buzdolabından sütü aldım. elimdede selpak var. tezgahın üstünü boşalttım ve az miktarda sütü döktüm. sonrada selpakı üstüne koydum. başladım beklemeye...
ama fil çıkmadı :(
sonra reklamı hatırladım.sadece süt yoktu ki reklamda biraz meyve suyu biraz su bunlarıda ekledim tezgaha.
ama yine çıkmadı fil :(
koşarak anneme gittim ''anne fil çıkmadı'' sesim ağlamaklı çıkıyor uğradığım hüsran sonucu.
ilk anlamadı annem sonra onu çekiştire çekiştire mutfağa sokunca başladı gülmeye :)
böylece reklam olayını anlamış oldum.
filler gerçek değilmiş :)

sevgiliminde güzel bir anısı var...
yine televizyonla ilgili...
redkit i çok severmiş hep izlermiş. bir gün görmek istemiş ve başlamış düşünmeye.
ee burada görüyorsam televizyonun içinde demekki.
tabii eline hemen bir alet almış ve başlamış televizyonu kırmaya.
başarılı olup televizyonu kırmış:)
içine bir bakmış redkit yok :(
tabii benimki kadar masumca değil resmen televizyonu kırmış ya :))
neyse sevgilimde o gün öğrenmiş televizyonun içinde redkitler yok :)))

28 Mayıs 2013 Salı

anne ol(ama)mak!!!

anne olmayı kaldıramayanlar var.
kendi çocuğum yok fakat bir bebekle (üstelik yeni doğmuş) 1 aydan fazla aynı çatı altında kalmışlığım var. az çok zor yanlarınıda biliyorum.
gece uykusuz kalmalar
bitmek bilmeyen ağlamalar
tekrar tekrar yemedi diye ısıtılan mamalar veya doysun diye saat başı emzirmeler
doyduktan sonra gaz çıkarma çabaları
...
kabul bunlar çok zor ama hiç birisi sana ona uyku ilacı vermeye , o masuma vurma vs. hakkı vermiyor.
ben bu uyku ilacı muhabbetinede yakinen tanığım. kaç kişi uykusuz kalıyormuş efendim veya rahat gezemiyormuş diye ilaç istemeye geldi. hepsini azarlayarak geri gönderdik.
bir şekilde böyle bebeklerini büyüten ama hala şikayetçi olan anneler var. çocuklarının hiçbir davranışından memnun olmayanlar. çocuklarını hiperaktif zannedenler. halbuki çoçukları sadece ''çocukluk'' yapıyor.
sokak ortasında pata küte döverler çocuğun neresine geliyor bakmadan. hele başlarına vurduklarında deliriyorum. ya kafaya 1 vuruşta 1000 beyin hücresi ölüyor!!!
ne yaptıklarını bilmiyorlar.
neye sahip olduklarının farkında değiller!!!

dünyamızın ayıpları...

Çin’in doğusunda inanılması güç bir kurtarma operasyonu gerçekleştirildi. Doğduktan kısa bir süre sonra tuvalete atılan kız bebeği, itfaiye ekiplerinin çalışmaları sonucu atık su borusundan çıkarıldı.
bugün bu haberle yıkıldım resmen. ya nasıl birşeydir bu ? nasıl bir yürektir?
şükür ki yaşıyormuş bebek.
yurdumuzdada böyle olaylar oluyor ne yazıkki.
hala cami avlularına bebekler bırakılıyor.
bebeğini istemiyorsan en azından git evlatlık ver birisine neden öldürmeye kalkıyorsun ve ya ölüme bir yere bırakıp gidiyorsun.
anne olmayı haketmeyenler bunlar!!!

doğal güzellik

özüme sözüme döndüm
doğruyu yanlışı gördüm
can çıkmamış yerinden
aslan gibi geri döndüm!!!

güzel olmak göreceli bir kavramdır. lakin bakımlı olmak öyle değil. her daim bakımlı olucaksın!!!
bunu karşı tarafı etkilemek için değil kendin için yapıcaksın. özgüvenin tam olsun!!!
bakımlı olmaktan kastım çoğu kızın yaptığı gibi full makyaj dolaşmak değil. maalesef böyle sadece kokoş olunuyor.
ben yaklaşık 5 yıl kadar hiç kendime bakmadım böyle bir kötü dönemden geçtim. yakın çevrem ve arkadaşlarım ne oldu sana neden böylesin eski haline dönsene deyip duruyorlardı. o dönem hiçbirşeyim düzgün gitmiyordu bir nevi depresyon diyebiliriz.
şimdi özüme dönüyorum :)
herşeyden önce kilo vermeyle başladım işe. 10 kilo gitti spor ve diyetle geriye vermem gereken 10 kilo daha kaldı. sevgilimin yanında kilolu gözüküyorum hala :)
vücuduma eskiden olduğu gibi bebe yağı ile yağlıyorum her banyodan sonra.
sabahları yüzümü sade soda ile yıkıyorum ve doğal tonic olan gül suyunu sürüyorum. daha sonrada kimyasal ama güneş ışınlarından korunmak için 50+ güneş kremimi sürüyorum yüzüme.
parfümüme uygun vücut kremini ve vucut spreyimide sıkıp dışarı çıkıyorum. bütün gün misler gibi kokuyorum :)
eskiden dünya kadar para verip yok selülit kremi yok sıkılaştırıcı alırdım. oysaki bu kimyasallara hiç gerek yok ve çok sakıncalı bence. zaten yeteri kadar gıdalarımızdan zehir alıyoruz birde güzelleşmek için bunları yapmaya hiç gerek yok.
herşeyin doğalı güzeldir. makyajda bizi güzel gösterebilir ama önemli olan doğal güzelliktir. makyajsızda güzel olabilmektir.

hiçbirşey yataktan kalktığın andaki güzelliğinle karşılaştırılamaz.
artık kendimi daha güzel hissediyorum.
çünkü bakımlı
doğal
veeee
mutluyum:)

27 Mayıs 2013 Pazartesi

the body shop :)

victoria secret melekliğinden istifa ettim :)
bundan sonra 'the body shop' un meleğiyim :)
hem daha uygun hem daha güzel . kokuları kalıcı ve süper etkili !!!

geçen gün cevahir alışveriş mekezine gittim.yemek bölümüne gidip hem yemeğimi yedim hem oradan aldığım kitabı okumaya başladım. kitabın içinde menekşe kokusundan bahsediliyordu. bende çok merak ettim ve şu ana kadar hiç gitmediğim the body shop a gireyim dedim. sordum menekşe kokuları yokmuş. ama bana bir hanımeli çiçeği kokusu verdi ki hayran kaldım...
vücut spreyini , vücut losyonunu aldım. vücut şampuanı varmı diye sormayı unutmuşum. en kısa zamanda tekrar uğrayıp devam olarak neyi varsa almayı düşünüyorum.
hee birde kiraz çiçeği kokusu vardı onada bayıldım ve aldım...
aslında tüm denettiği kokulara bayıldım çok güzeldiiiiii
fiyatlarıda gayet uygun vücut spreyi 29 tl di sanırım yanlış hatırlamıyorsam.
hediye alıcaklara güzel bir öneri.
benim için müşteriye nasıl davrandıklarıda çok önemlidir sadece cevahirdeki mağazaya girdim ama gayet memnun kaldım. üstelik hediye bile verdiler :)

birazcık kıskanç olmanın zararı yok :)

evet kıskancım!!!
bazen hem cinslerimi boğasım geliyor doğru :)
hem canım seven insan kıskanır yani...
her gülün bir dikeni
her güzelin bir kusuru varmış.
napıyım bu da benim kötü huyum işte...

bazen içim içimi kemiriyor , pek belli etmesemde bu böyle
yanlış birşey olduğunuda biliyorum.
böyle yapınca güvensizlik örneği sergiliyorsun
sevgiline güvenmiyormuşsun gibi geliyor karşı tarafa
ama işin aslı öyle değil
inanınki !
sadece kıskanıyorum
SEVDİĞİM için :)


okuyanlara!!!

korkmayın hürrem sendromuna yakalanmadım :))) yani bir tükenmişliklik söz konusu değil. sadece hastaydım 2 gün başımı bile kaldıramadım. size sabahleyin kalktım hemen bu yazıyı yazmak istedim. bugün kendimi iyi hissediyorum. beni kimler takip ediyor yazılarımı beğeniyormusunuz bilmiyorum ama umarım beni beğenip takip edersiniz . arada benle iletişime geçersenizde sevinirim :)

24 Mayıs 2013 Cuma

*** bal böceğim ***

yıllar önce benim için sadece bir Barış Manço şarkısıydı.
'ama benim adım bal böceği
 bekleyemem ben bu geceyi
 gelipte koynuna girerim
 ama sonrada batırırım iğneyi. '
seneler önce annemle bu şarkıyı dinlerken (ki bu benim Barış abinin en sevdiğim şarkılarından birtanesidir) anneme dönüp ''anne benim ilerde sevgilim olursa bana bal böceğim desin'' dedim.
tabii ben o zaman çocuğum annem şaşırdı ben böyle diyince bana ''tatlım zamanı gelince olur'' demişti.
zamanı geldi ve ben büyüdüm.
hayatımda birisi var artık.
sevdiceğim...
ilk aydı tanışmamızın bana
''BAL BÖCEĞİM'' dedi.
o anda sanki nutkum tutuldu ve bu diyaloğu hatırladım hemen.
sevgilime anlattım.
gülümsedi
sevindi...
o gün bu gündür ben onun BAL BÖCEĞİYİM...

23 Mayıs 2013 Perşembe

eczane saçmalıkları :)

gün geçmiyorki eczanede gülme krizine girmeyelim...
yurdum insanı her zaman süper :)
sabah sabah daha yeni açmışız dükkanı içeriye bir hastamız girdi ağızı , dudakları şiş vaziyette.
hemen sorduk hayırdır abi ne oldu böyle.
ne bileyim sabahleyin dişlerimi fırçaladım sonra bir baktım ağızımın içi yara olmuş sonrada böyle şişti. sizce son kullanma tarihi geçmiş diş macunu yapabilirmi? dedi.
bizde haliyle getirin bir bakalım olmazsa gerekli yerlere bildiririz dedik.
ay demez olaydık...
adam diş macunu yerine getire getire
lapiden tüy dökücü kremi getirdi :)
o an itibari ile adama cevap veremedik dakikalarca güldük :)))
kendimize gelip açıklama yapınca utandı adamcağız sonra oda güldü tabiiki dayanamadı :)))
tam 2 hafta öyle şiş gezdi her gördüğümüzde de gülme krizine giriyorduk karşılıklı :)



...vialand...

bir gün sevgilimle oturuyoruz. aklına birdenbire gelmiş olucak ki bana ''hani Fransa'da disneyland varya onun bir benzerinide Türkiye'ye yapıyorlar'' dedi.
o günden beri düzenli olarak sitesine girip ne zaman açılacak diye merak içindeyim.
tabii bu arada sevgilimin kafasının etinide yiyiyorum... gidelim hayatım ne olur gidelim :)))
ilk önce 23 nisan diyen açıklandı açılış tarihi. o gün kalktığımda direk sevgilimi aradım heyecanla ''hayatım açmışlarmı? ''
sabah sabah ilk cümlem buydu :) ne yazıkki ertelenmiş.
ama artık bekleyiş sona erdi...
26 sında açılıyor :)))
tabii ilk günler gidilmez. acayip kalabalık olur.
sonra eğlencenin tadına bakılır :)))
fiyatınıda açıklamışlar 50 tl (umarım bu fiyat sınırsız eğlence içindir.)
çook merak ediyorum...
hep Amerikan filmlerine bakarken iç geçirirdim nihayet artık Türkiye'de :)))
sevgilimde ısrarlarıma dayanamayıp kabul etti en kısa zamanda geliyoruzzzz...
bekle bizi vialand :)))

21 Mayıs 2013 Salı

van gog alive... çerçeve yok içindesin...

annem gençlik yıllarını Hollanda'da kaldığından dolayı (tam 16yıl) müthiş bir hayranlık var bende Hollanda'ya karşı. bu hayranlığım sadece gezilecek yerleride içermiyor...
Vincent Van Gogh hayranıyım...
Van Gogh alive sergisini duyduğumda deliye dönmüştüm. hemen gidip görmem lazımdı. tabiiki eczanede çalıştığım için (sergiyi bir ilaç firması Türkiye'ye getirmişti) bedava bilet buldum ve gittim:) gidebildiğimde serginin son günüydü yoksa birkaç kez daha kesinlikle giderdim...
muhteşemdi...
insan içeriye girip hiç bir şey düşünmeden 3 saat dalabilirmi ?
bana öyle oldu...
içeriye bir girdim bir yer bulup oturdum ve saatlerce baktım.
resimlerin, müziğin, kendisine ait olan sözlerin içinde kayboldum...
öylesine etkilendim ki...
kelimeler kifayetsiz kalıyor...
hani derler ya birazda ruhum doysun o gün bunu hissettim...
sergiden örnekler :
benim en sevdiğim resimlerindendir




 o kadar hayran olmama rağmen bu kelebek resmini ilk orada görmüştüm vuruldum tabiiki:)
bunlar benim çektiğim kareler. ailem gelemediği için 3 saatin sonunda uyanıp onlar için fotoğraf çektim:)

90'lar :):):):):)

ben hiç bir zaman televizyonu seven birisi olmadım. öyle ki ben küçükken annem çizgi film izleyim diye televizyonu açınca bile sırtımı dönüp oyuncaklarımla oyunlar oynarmışım. tabii izlediğim bazı şeylerde vardı hatırlıyorum.
örneğin:
road runner
çok gülerek izlediğim çizgi filmdi.
şimdi büyüdüm lakin televizyonla aram hala düzelmedi. hele dizileri hiç sevmem. ne o öyle bir başlıyor 4 sezon bitmesini bekle sıkılıyorum ben :)
ben televizyonsuz gayet iyiyim:)
yalnız bu aralar heyecanla beklediğim bir dizi var.
90'LAR
90 larda çocuk olan ben için fazla merak uyandırıcı. umarım 80 ler dizisi gibi fenomen haline gelirde yayından kalkmaz. ilk defa bir dizinin sıkı takipçisi olucam galiba :)
sloganda (resimde görüldüğü gibi) ''sokakta oynayan son çocukların dizisi'' gerçektende öyle.
köyde büyümeminde etkisi vardır mutlaka ama şehirdede olsan bu kadar fazla araba geçmiyordu sokaklardan. anneler babalar çocuklarını güvenle salıyorlardı sokaklara 'arabanın altında kalır' diye pek fazla düşünce yoktu o zamanlar.
kuzenlerim bize gelirlerdi bisikletlerinle. bende arkadaşlarımı çağırır dağ bayır gezerdik :)
canımız ip oynamak isterdi bir anda hemen ip atlardık!

 laleli bir yerin dibine gir
 laleli iki ormandaki tilki
 laleli üç atlaması güç
 laleli dört eteğini ört

bu oyunda bitti hemen bir yakar top aman kalabalıkla ne eğlenceli olurdu...
baktık 2-3 erkek arkadaşımız mızıktı hemen onlarla birlikte misket oynardık. evet ben kızda olsam misket oynadım :)
daha nice nice oyunlar...
kalabalıkla oyunları geçtim eğer o anda arkadaşın yoksa bizim kuşak sokağa çıkıp yalnızda oyunlar oynardı.
bir top yeterdi bize.
topu yukarı fırlatır 1 kere elimizi çırpardık
birkere daha topu yukarı fırlatır bu sefer 2 kere elimizi çırpardık...
top bulamadıysak annemizden ip isterdik ve başlardık oyunlara:)


90'lar hakkında daha bir sürü şey yazabilirim , anlatabilirim...
(müzikler, anılar vs...)
devamı daha sonra gelir... :)))
DİZİ HEMEN BAŞLASIN...
90'lar güzel yıllardı:)))

20 Mayıs 2013 Pazartesi

(((:kelebek:)))

hayvan kelimesini bile yakıştıramadığım bir varlık.
narin, güzel... kız gibi...
hele morpho yok mu bayılırım... canlı görmek çok isterdim.
amerika ya bir gün gidersem mutlaka görücem...



sizcede çok güzel değil mi?
madem mavi morpho göremiyorum en azından morpho uçurtmam olsun istedim :)
çocukluk yıllarına dönmek için güzel bir fırsat :)
küçük kuzeni(varsa çocuğunu) alıcaksın yanına, ona uçurtmayı öğretirken kendin çocuklar gibi şenleniceksin...
hiç büyümeyen anne ve babalarında yaptığı bu değilmidir :) ki zaten çocuklar böyle daha çok zevk alırlar çünkü ebeveynlerininde onlar gibi mutlu olduklarını görürler:)
ben bu konuda çok şanslı bir çocuktum.
deliler gibi eğlenen hiç kimseden çekinmeyen bir babam vardı:) annem babama nazaran biraz daha sakin bir yapıya sahiptir ama babamın yanında bir başka kadın oluyordu. mutlu bir aile:)
üçümüzde çocuktuk eğlendiğimiz zamanlarda...:)))
ben küçükken uçurtma festivalleri yapılırdı yılda 2kez sonbahar ve ilkbaharda. bütün arkadaşlarım günler öncesinden hazırlanırdık. hem en güzel uçurtma bizde olsun diye hemde 1.olmak için. ara ara çıkar uçurmaya çalışırdık. dedem ve babam çıtalar alıp uçurtmamı hazırlarlardı.bitirdiklerinde bana gösterirlerdi ve ben delicesine çığlıklar atar hemen sarılırdım onlara. yarışma günü gelince bütün aile hazırlanıp giderdik yarışma alanına. babam ipi tutan tarafta ben koşan tarafta:) hiç birinci olamazdım ama çook fazla eğlenirdim.
şimdi ne zaman göklerde bir uçurtma görsem çok özenirim hala...
bazı çocuklar hala şanslı :) ama kimileri uçurtma ne bilmiyorlar bile uçurtmayı geçtim şeytan uçurtması dediğimiz (naylon poşetten yapılan) uçurtmayı bile bilmiyorlar ne yazıkki...

mavi morpholu herhangi birşeye gözünüz çarparsa bana haber verin derim:)
veeee
mavi morpholu uçurtmayı umarım bulabilirim :)))

bunlarada bakın :)

link