31 Ekim 2013 Perşembe

annem sevgilime güveniyor...

Güçlü ve dayanıklı bir yapıda olmama rağmen kırılgan ve güçsüz bir ruha sahibim.  Korkak bir yanımda var pek belli etmesemde. Örneğin hala karanlıktan korkarım. Yalnızlık ara ara hoşuma gitsede yalnızlıktan da çok korkarım.
Geçenlerde annemle çeyiz hakkında konuşurken annem birden ağlamaya başladı. Ben haliyle dondum kaldım. Sordum anneme neden ağladığını  annem hem ağladı hem anlattı.
‘’ bana bir şey olursa en azından ortada kalmazsın , gözüm arkada kalmaz. Sevgiline güveniyorum . ama yinede ölmeden önce seni beyaz gelinlikle evinden çıkarken görmek isterim’’ dedi.

Bu o kadar içime oturdu ki anlatamam…
Herhalde her annenin istediği birşeydir kızını gelinlikler içinde mutlu olduğunu görmek. Aslında benden ayrılacağı için çok üzgün ama bir o kadarda mutlu olucak benim mutluluğumla J
Ben küçükken bir hayalim vardı. Gelinliğimi annemin dikmesi  J
Annem modalisttir. Buna dayanarak hayal kurmuştum J gerçi annem kızım ben gelnlik daha önce hiç dikmedim , gelinlik zordur desede ben hep direnmiştim.  Anneciğim en azından süslemelerini sen yap derdim…


Gelinliğim ne olur bilinmez ama dilerim annem beni  bembeyaz gelinlik içinde mutlu görür…

JJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJJ

25 Ekim 2013 Cuma

microminyatür aşkı :*

bir şeyi can-ı gönülden istersen olurmuş derler.
gerçekten de doğru. zaten benim başıma hep böyle şeyler gelir.
geçen gün yine böyle oldu.
sevgilimle gezmeye gittik Florya'ya. İstanbul akvaryumu gezicek vakit kalırsada başka yerlere gidecektik. akvaryum gezimiz bittikten sonra aqua florya da azcık dolaşalım dedik. bir oraya bir buraya gezip dururken yanıma bir kız geldi ve broşür bıraktı. bende her zamanki tavrımla aldım ama bakmadım. sonra sanki içimden bir ses bak dedi ! ve dayanamadım baktım. uzun bir süre ben broşüre broşür bana bakıştık. sonra tutma beni hemen broşür dağıtan kızın yanına...
sevinçten delirmek üzereydim mikrominyatür sergisinin orada olduğu duyunca...

seneler önce gülhan'ın galaksi rehberinde izleyip hayran olduğum bir sergiydi.
izlerken hatırlıyorum nasılda şaşırarak izlemiştim. anneme de ''bizde böyle şeyleri hiç sergilemezler nerde görücezki böyle şeyleri , keşke gidebilsekte görsek'' demiştim. o kadar içten istemişimki hiç ummadığım bir yerde , ummadığım bir zamanda üstelik İstanbul'da bu sergiye gitmek nasip oldu.

sevgilime izlediğim programı nasıl ballandıra ballandıra anlatıyorum bir görseniz. hele içeri girdikten sonra o heyecanlanışım , heyecanlı heyecanlı televizyonda gördüğüm minyatürlerlere mercekle bakmak !
paha biçilmezdi :)

hepsine tek tek bakarken sevgilim beni yanına çağırıp '' hayatım bunu sana hitap ediyorum '' dedi. hemen gözümü merceğe dayadım.
sevgilim benim ya...
serginin en anlamlısını seçti benim için. bir saç telinin içine gül yerleştirilmiş. hemen elinize kendi saç telinizi alın ve hayal edin :)

ben dururmuyum ?
tabiiki hayır bende hemen sevgilim için bir mikro minyatür seçtim...
kırlangıçlar :)
''yavrularına mama getiren anne ve baba kırlangıçlar'' diye de söyledim sevdiğime :*
sanatçı Mykola Syadristy 1937 de Ukrayna'da doğmuş. microminyatüre gönül vermiş.
gözle görülemeyecek ölçülerde ve her biri guinnes rekorlar kitabına girmiş super eserlere imza atmış. tabir-i caizse sanatçımız bir saç telinin ucuna imza atmış. dünyanın en küçük yazısı imiş !

gittiğim için çok şanslıyım...
ve de çoook mutluyum...
beni kırmayıp bu güzel sergiyi benimle birlikte gezen sevgilime çook teşekkürler...
sevdiğim içeri girdikten sonra gördüklerine çok şaşırdı ve acayip beğendi :)
o beğendiği için bende nasıl mutlu oldum nasıl mutlu oldum :):):)









bunlarda duvardaki resimler...
microminyatürün gücü adına :)

23 Ekim 2013 Çarşamba

benimde general mobile discoveryim var artık :)

uzun zamandan beri gözüm telefonlardaydı. istediğim telefonlar çoğunlukla pahalı geliyordu. geçenlerde sevgilim koşarak yanıma geldi ''sevgilim bir telefon buldum senin için , arkadaşım almış hem uygun hemde süper bir telefon olduğunu söylüyor'' dedi. o günün akşamı benim arkadaşım geldi yanıma ''canım bir telefon aldım çok güzel'' dedi. bir baktım aynı telefon. hemen baktım inceledim , çok hoşuma gitti. daha sonra internettende biraz araştırdım. tek hoşlanmadığım özelliği radyosu olmaması. ben asla radyosuz yapamam ama dayanamadım aldım telefonu :) artık radyo için başka çözüm bulucam :)

çok mu güzel ne :)
itiraf etmeliyim ki benim morfo kelebeğimi koymuşlar oraya kalbimi tam 12 den vurdular :)
aldığıma çok memnunum...
hızlı çalışıyor , hiç donmuyor , ince , zarif ...
vesaire vesaire :)
böyle kullanmayada korkuyorum ama hiç bir yerde kılıf bulamadım :(
internettende araştırdım 3 model arasında kaldım ama galiba asil olsun diye sanırım düz sade beyaz olanı tercih edicem !


dip not : eski telefonumu telefoncuya verdim duvar kağıdı resminde sevgilimi tanıdı , bu tanışıklık yüzünden indirim kaptım !
yenge indirimi :)
teşekkürler sevgilim :)
I LOVE YOU :*:*:*
yada
S. Ç. S.
*******************************

12 Ekim 2013 Cumartesi

gelinlik genç kızın yemek günlüğü 2 :)

bu seferki yemek deneyimim etli sarma oldu.
aslında ben bu yemeği hiç sevmezdim ta ki kumburgazda bir evde yiyinceye kadar...
yaz tatilimde sevgilimle günübirlik yüzmeye, kumburgazda bulunan karagül sitesine gittik. orada bir adam deniz kıyısına bırakılmış çöpleri topluyordu , denizin içinden çöpleri çıkartıyordu. bu olay bizim dikkatimizi çekti ve adamla muhabbet ettik. tesadüf odur ki o da çatalcalı çıktı. takdir ettik amcamızı böyle gönüllü işler yaptığı için. amcaya bizim sıkıntımız olan banyoyu söyledik. hani parayla filan bazı yerlerde duşlar vardır belki dedik. ama buralarda yokmuş. amca ''siz gelin benim bahçemde var orada duş alırsınız'' dedi. bizde sevgilimle düşündük biraz yüzsüzlük yapıp kabul ettik.
sevdiceğimle tüm gün denizin keyfini çıkardık.dönüş vakti geldiğinde utana sıkıla amcamızın evini bulduk. bir de baktık amcamız bütün ailesiyle birlikte bahçede yemek yiyiyorlar. amcam hemen kalktı ooo benim hemşerilerim gelmiş diyerek. evin içine davet ettiler orada temiz havlular verip duş aldırdılar. ama biz nasıl utanıyoruz anlatamam. hala düşündükçe nasıl böyle birşey yaptık hayret ediyoruz ama oldu işte :) duştan sonra sofraya davet ettiler. yemekte birde baktım etli yaprak sarma var hiçte sevmemki. oysaki annemin en sevdiği yemektir. dolma için yatılığa giderim der ama ben ıyyyy.... ama hem amcamızın hemde ailesinin yardımseverlik , sevecenlik hallerini gördükten sonra nasıl derim ben bu yemeği yemem diye.
kadıncağız önüme doldurdu Allah'tan yemeklerde baş yardımcım yoğurtta vardı da yiyebildim. sonra bir baktım ki tadı fena değilmiş acaba ben bunu neden yememişim diye düşündüm ve orada dile de getirdim. elinize sağlık ömrü hayatımda ilk defa yedim annem duysa beni öldürür :) dedim.
işte bu maceradan sonra şimdi rejimdeyim diyede herhalde canım istedi ve yaptımmmm...
yaptıktan sonrada anneme tattırdım. annemden geçer not alıncada koştur koştur sevgilime tattırdım :)
bir miktar kıyma
tuz
karabiber
pirinç
domates salçası
yaprak
bütün malzeme bu kadar gerisi becerimize kalmış :)
sevgiler...
afiyet bal şeker olsun...
belki canınız çeker sizde yaparsınız !!!
dip not : azcık yapmama rağmen bayaa uğraştım ilk yaptığım için. şekkilleride biraz garip oldu ama sevgilim çook beğendi...

9 Ekim 2013 Çarşamba

UMUT IŞIĞIM... AŞKIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ :*

 

filmi anlatmadan ve kendi yorumlarımı katmadan önce bilmenizi istediğim şey '' ben bu filmi sinemada izlememekte hata yapmışım.''
izlememe nedenime gelince american romantik filmlerinden bıkkınlığım. kadın ve erkek oyuncularımız farklı , mekanlar farklı , oyalandıkları işler farklı geri kalan tüm film tıpatıp aynı. bende kendimce protesto edip bu tür filmleri sinemada izlememe kararı aldım. bu canım filmede sırf bu ön yargımdan gitmedim.
oyuncular süper oynamışlar.
zaten ben Jennifer lawrence (açlık oyunları) beğenirim. doğal bir güzelliği var aynı zamanda yeteneğini değişik karakterleri oynayarak belli eden bir aktris. Bradley cooper a gelince diyecek laf yok. hem yakışıklılığı hem oyunculuğu almış başını gitmiş :)  Robert de niro nun oyunculuğuna bize laf etmek düşmesede muhteşem demekle yetiniyorum...
filmimiz Pat salitano'nun (Bradley) rehabilitasyon merkezinde oluşuyla başlar. rehabilitasyonda olmasının nedeni ise karısının tarih öğretmeniyle banyoda onu aldatırken yakaladığında sinirlerine hakim olamayıp adamı bir güzel patakladığı için. (bence gayet normal bende olsam aynısını yapardım. ama bunu yapmak kanunlara göre yasak :( )
Pat'in amacı buradan çıkıp kendine güzel bakıp , karısının sevdiği kitapları okuyup onu tekrar geri kazanmak. mahkeme kararınca annesi Pat'i rehabilitasyon merkezinden çıkartır ve ailesiyle yaşamaya başlar.

arada psikolağa gitmek şartıyla tabii.
Pat'in atak nöbetlerinde annesinin hali , o ağlayışı , oğlu için çabaları takdire şayandı doğrusu. beni etkileyen sahnelerdendi.

Pat'in babasınında takıntılı davranışları beni çok güldürdü. örneğin maç izlerken kumandaların tek yöne dönmesi , oğlununda onunla oturup maç izlemesi sırf uğur getiriyor diye :)
Tiffany'nin (Jennifer) kocası 3 sene önce vefat etmiştir ondada bazı duygusal bakımdan bozukluklar vardır. oda iyileştirici gücü yani umut ışığını dansta bulur.
ikilimiz karşılaşırlar , zorunlu beraber yürüyüşlere çıkarlar. kızın dolambaçlı oyunu sayesinde Pat birlikte dans etmeyi kabul eder. dans yarışmasına katılacaklardır.


birlikte dans çalışmaya başlarlar ve tabiiki yakınlaşmayada :)



Tiffany aşık olmuştur Pat'e ve onu (eski)karısından kıskanmaktadır. yarışma günü gelir çatar Tiffany Pat'in (eski) karısınında orada olduğunu görünce mahvolur. çünkü Pat'in ona döneceğini düşünür.
gösterilerini sergilerler eğlenceli bir biçimde :)




danslarını sergiledikten sonra Pat (eski)karısının yanına gider ve birşeyler söyler. Tiffany bunu görünce yıkılır ve oradan ayrılır. Pat söyleyeceklerini tamamladıktan sonra Tiffany i aramaya başlar. Pat'in babası (Robert de niro) şöyle der : ''oğlum eski karın seni zamanında sevmişmidir bilemem ama bu kız seni seviyor.''
 

Pat hemen Tiffany'nin arkasından gider .
sokakta birbirlerine sevgilerini söyleyip öpüşürler...
 


veeee....
happy end :)

8 Ekim 2013 Salı

ele güne karşı gümüş yüzük böylede olmaz ki :)

dün bir cafede oturuyorduk sevgilimle. biz daha muhabbete başlamadan arka masanın sesine takıldı kulaklarımız. biz de başladık onları dinlemeye. Allah'ım o nasıl muhabbet öyle !
ilk tanışmaya gelmiş bir çift. kıza bir ablası tavsiye etmiş oğlanı ' bir çocuk var zengin bir tanışın' demiş. aynı abla çocuğada gidip kızı söylemiş. bunlar burada boş boş konuşurken iki tarafın aileleri de evlerde olumlu yanıt bekliyorlarmış. neden mi ? her ikisindende olumlu yanıt gelirse ertesi gün gidip kız istenecek ve nişan yüzüğü takılacakmış.
kız bir salak oğlan ondan salak sormayın gitsin muhabbetlerini !
yahu bu ilk konuşma ilk tanışma. benim bildiğim nelerden hoşlandığı , neler yaptığı filan sorulur ve muhabbet nereye giderse öyle sohbet muhabbet edilir. bu ilk sohbetler insanlara biraz sıkıcıda gelse bence gayet eğlencelidir aslında .
bizim kız ve oğlan aşmışlar kendilerini. kız diyorki azcık konuşalım ondan sonra yüzük takılsın.  buraya kadar herşey normal dimi ?
ama değil devamı şöyle...
'ya anlaşamayız filan yüzükler atılır. benim içim acır o yaptığım altın parasına' dedi. ben arka koltukta şokta. hani kız şöyle dese amenna. 'ilk önce birbirimizi tanıyalım. hemen birşeyler olmasın . sonra anlaşamazsak sorun olur. aileler filan karışır'. bunlar dalmış direk para muhabbetine. çocukta bunu onayladı. sonra ikisinden şu müthiş fikir çıktı.
''ertesi gün kız isteniyor altın yüzük değil gümüş yüzük takılıyor ve aileden sadece bunları tanıştıran abla ve 2-3 kişi biliyor.''
ayyy yeter!!!
sıkıcı ama bizi ara ara gülme krizine sokan muhabbet bitti. giderken bizede tüm gün yeticek malzeme bıraktılar :):):)

gümüş yüzük :):):)

dayan kızım... sonuç güzel olucak

nasıl mı gidiyor ?
bence müthiş :)
bügün 9.ncu günüm ama daha şimdiden vücudumda bir şıkılaşma söz konusu !!!
selülitlerin görüntüsü azalmaya başladı , gözlerime inanamadım doğrusu.
size 21 gün kiloma hiç bakmayacağımı söylediysemde dayanamadım ne yapıyım baktım. 69.8 kiloya inmişim. yuppppiiii :):):)
şimdi amaç geri kalan o 9 kiloyu vermek.
size gün içinde neler yaptığımı anlatayım:
.sabahları 1 bardak greyfurt suyumu içiyorum kahvaltıyla birlikte. kahvaltımda 3 dilim çok ince kesilmiş tam buğday ekmeği , beyaz peynir , 1 domates , 1 salatalık , 7 adet zeytinden oluşmakta. bunları bir güzel mideye indiriyorum.
.saat 11:00 gibi 1 porsiyon meyve
.öğle yemeğinde evde ne yemek varsa ayırmadan direk mideye bazen yanında salatada oluyor.
.ikindi gibi yine 1 porsiyon meyve
.işten çıkınca direk pilatese başlıyorum
.pilates bittikten sonrada ya salata yada meyve (daha çok meyve tercih ediyorum)
hepsi bu kadar.
ama hala canım çikolata çekmiyor değil!
yılmak yok...

bunlarada bakın :)

link